27 Kasım 2015 Cuma

Anna And The French Kiss #2 Lola ve Komşu Çocuk - Yorum ve Alıntılar

Merhabalar millet! Lola yorumuyla karşınızdayım.
Konusundan spoiler vermeden bahsedebileceğimi sanmıyorum. O yüzden bu seferlik pas geçiyorum ve doğrudan yorumuma başlıyorum.


Bu kitabı en geç okuyanlardan biriyim muhtemelen bu yüzden çok çok büyük bir beklentim vardı. Karşıladı mı? Büyük çoğunlukla evet.
Ben ayrıntılara çok önem veren biriyim bu yüzden minik şeyler gözüme batabiliyor. Buna hemen bir örnek verebilirim.
Lola'yı bir kerecik orada burada gördüyseniz, meşhur repliği kaçırmış olmanız imkansız. Öyle ki repliğin şanı kitaptan önce yürüdü.

"Eğer ben yıldızlarsam, Cricket Bell koskoca galaksiler eder."


Kitap boyunca bu mükemmel replik nerede diye bekledim ve kendilerini sondan beşinci sayfada buldum ve doğrusu hiç beklediğim ve hayal ettiğim bir sahnenin üzerine söylenmemişti. Tabii, bu bahsettiğim benim olağanüstü beklentim sonucunda uğradığım bir hayal kırıklığı ve söylemiş olduğum gibi, ufacık minicik bir ayrıntı. 
Kitabın geneli için hayal kırıklığı kelimesi kilometrelerce uzak. Yer yer güldüğüm, yer yer kırıldığım, bazense sinirlendiğim müthiş bir maceranın içine çekildim adeta. 

Lola'nın ebeveynleri Andy ve Nathan'a hayran kalmamak elde değildi. Özellikle Andy'yi okurken çok keyif aldım. Aslına bakarsanız benim kitapta sevmediğim bir karakter neredeyse yok. Hani bazı karakterler olur kitabı çekilmez hale getirirler. Lola bütün bu olumsuzluklardan arınmış bir kitaptı. 

Biraz da ana karakterden bahsedecek olursak; Lola hayatın her gün aynı insan olmak için çok kısa olduğunu düşünen ve her gün farklı bir konsept ile giyinen, renkli peruklar takan, kendi başına tasarlayıp diktiği kabarık etekli elbiseler giyen biri. Bu da onu çoğunlukla okuduğumuz kitaplardakilerden çok daha sıra dışı bir karakter yapıyor elbet. Tabii, kızımız yeri geliyor kişilik bunalımları yaşıyor çünkü çevresindeki insanlar ne kadar onun bu haline alışmış olsa da olumsuz tepkiler veren insanlar hayatının bir köşesinde her zaman olmuşlar. Bu noktada Andy ve Nathan'ın destekleri sayesinde dimdik ayakta duruyor Lola. Bir de Cricket'in verdiği daimi destek var tabii.

Kısaca bahsetmek gerekirse Anna ve St. Clair karakterlerine de hayran kaldım doğrusu. Umarım Anna And The French Kiss'i bir an önce okuyabilirim. Onları yakından tanımayı çok isterim çünkü.

Toparlayacak olursak; bu kitabı hayatın monotonluğundan sıkılmış, bir yerlerde renkli hayatların ve renkli insanların olduğunu hatırlamaya ihtiyaç duyan ve kısa süreliğine de olsa o hayatlara kıyısından köşesinden dahil olmak isteyenler öncelikli olmak üzere herkese okumalarını tavsiye ediyorum. 

Sevdiğim bir kaç alıntıyı da buraya bırakıp gitmeden önce uyarı da bulunmalıyım. Belki bazı alıntılar sizin için spoiler niteliğinde olabilir, emin olamıyorum. O yüzden buradan sonrasını okuyup okumamak sizlere kalmış. İyi akşamlar dilerim!

"Dolores Park. Dolores Sefarethane'si. Bu mahallede her yerdesin, bu mahalle sensin."

"Sana bir karyola alırız. Kocan ziyaret ettiğinde onun üzerinde uyur."
Kendimi tutamıyorum. Hafifçe gülüyorum. Andy geri dönüp bana sarılıyor.
"Şaka yapmıyorum," diyor.

Ojeyi yerde Cricket'in yatağıma yaslanmaya devam ettiği noktaya getiriyorum. Cricket doğruluyor. "Canım yanacak mı?" diye soruyor.
"Çok fena yanacak." Şişeyi sallıyorum. "Ama kısık sesle çığlık atmaya çalış, Nathan'ın geri gelmesini istemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder