26 Ekim 2015 Pazartesi

The Martian #Marslı - Yorum

Merhabalar! Yeniden buralardayım ve başlıktan anlayacağınız üzere Marslı'yı yorumlamak üzere geldim.

Yoruma başlamadan önce ufak bir gevezelik yapmak istiyorum. Geçen yıl buralarda takılamıyordum çünkü hiç kitap okuyamıyordum. Okul ve dershane belalarından kendimi sıyırdığım an eve gelebildiysem ve hala hayattaysam kendimi şanslı sayıyordum çünkü malumunuz sınav vardı.

Peki bütün yaz neredeydim ve okul başlayalı onca zaman oldu bu sürede neredeydim? Yaz nasıl geçti inanın anlayamadım neler yaptım neyle meşguldüm hiç bilmiyorum o yüzden bu soruyu pas geçiyorum. İkinci soruya cevabım ise hala olduğum yerdeyim. Üniversiteye gidemedim anlayacağınız.


İkinci yılımdayım ve sınava tekrar hazırlanıyorum bu da beni yine kitaplardan ve blogdan uzak tutuyor ancak elimden geldiğince kitap okumaya ve tabi okudukça yorumları girmeye çalışacağım.

Gelelim Marslı'ya.




Kısaca konudan bahsedecek olursak. Ares 3 adlı bir projeyle altı kişi Mars'ı araştırmak amaçlı yola çıkıyorlar. Mark Watney bu altı kişinin en düşük rütbelisi, kendisi botanist. 

NASA'nın hesabının dışına çıkan güçlükte bir fırtına yüzünden görev iptali emri geliyor ve mürettebat geri araştırmayı yarıda kesip gemiye geri dönüyorlar. Bu sırada iletişim görevli uydu yerinden sökülüp Mark'a çarpıyor ve onu yaralıyor. Komutan Lewis onu arasa bile bulamıyor, Mark'ın elbisesinden kan basıncına dair kötü veriler alınınca öldüğünü düşünüp Dünya'ya dönmek üzere yola çıkıyorlar.
Tabi Mark ölmüyor, çünkü o Mark! Gezegenin en havalı botanisti. Ölmemesine ölmüyor tabi ama koskoca gezegende bir başına ölüm kalım mücadelesi veriyor. İşte biz bütün kitap Mark'ın bu hayata tutunuşunu okuyoruz.
Fazla dramatik anlatmış olabilirim ama Mark'ı Mark yapan onun asla umudunu kaybetmeyişi, hep daha ileriye gitmek isteyişi. Eminim herkesin favori karakterler listesine tepelerden bir yerden girmiştir, çünkü kendi adıma bunu söyleyebilirim.

Yazarın akıcı dili onca teknik detaya rağmen o kadar akıcı ki okurken bir an bile sıkılmadım, yahu yeter artık demedim. Okuyun, okutun a dostlar! Tabi kitap bitince durur muyum 5 puanı yapıştırdım.

Ayrıca bu mükemmel kitabın en az kendisi kadar mükemmel bir filmi çıktı. Matt Damon, Mark'ın hakkını vererek harika bir iş çıkarmış doğrusu. Kendisini ailecek seviyor, takip ediyoruz. 
Kendinize iyi bakın, benim yerime de bol bol kitap okuyun!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder